Türkiye’nin en özgün eğitim platformlarından biri hâline gelen Eğitimde 1 Adım Ötesi, nitelikli tartışmalar ve müzakereler yapılması amacıyla bu sene Zirve 2025’i düzenliyor ve “Eğitimde Dekolonizasyon”u mercek altına alıyor.
“Eğitimde Dekolonizasyon” temasının özüne inecek olursak, açıklamaya sömürgecilikten başlamamız gerekir. Sömürgecilik, yalnızca tarih kitaplarında yer alan karanlık bir dönem değildir; bugün de biçim değiştirerek hayatın birçok alanında etkisini sürdüren yapısal bir tahakküm biçimidir. Yüzyıllar önce başlayan bu sistem, resmi olarak sona ermiş gibi görünse de bilgi üretiminden doğayla kurduğumuz ilişkilere, tüketim alışkanlıklarımızdan küresel ticaret düzenine kadar geniş bir yelpazede hâlâ etkisini göstermektedir. Bu nedenle sömürgeciliği yalnızca geçmişte kalmış bir tarihsel olgu olarak değil, günümüzde de aktif biçimde varlığını sürdüren bir sistem olarak kavramak zorundayız.
Bu noktada dekolonizasyon, yani sömürgeciliğin yapısal ve zihinsel izlerini ortadan kaldırmaya yönelik akademik, politik, kültürel, ekonomik ve entelektüel mücadele, büyük önem taşımaktadır. Sömürgeci düşüncenin farklı kimlik ve ideolojiler altında yeniden üretilebilmesini mümkün kılan en temel kurumlardan biri eğitimdir. Eğitim sistemleri, hâlâ pek çok ülkede Batı merkezli bilgi anlayışını, kültürel üstünlük iddiasını ve tarih yorumunu aktararak bu tahakküm biçimini yeniden üretmektedir. Bu durum, bireylerin ve toplumların sömürgeleşmeye rıza göstermesine ve farkında olmadan bu yapıyı içselleştirmesine yol açmaktadır.
Özellikle 15. yüzyıldan itibaren şekillenen sömürgeci bakış açısı, insanlığı "modern" ve "modern öncesi" şeklinde ayrıştırarak toplumsal eşitsizliklerin temelini atmıştır. Eğitim kurumları da bu ayrıştırmanın araçları hâline gelmiş; toplumsal birlik ve eşitlik hedefinin aksine, sınıfsal, kültürel ve kimlik temelli ayrışmaları derinleştirmiştir. Batı üstüncülüğü ve ayrıcalık anlayışı, eğitim yoluyla kurumsallaşarak kişisel ve toplumsal düzeyde adaletsizlikleri meşrulaştırmıştır.
Bugün, 21. yüzyılın ikinci çeyreğine girerken, dünya genelinde bu yapısal eşitsizliklerin doğurduğu krizlerle daha etkili bir şekilde yüzleşmek kaçınılmaz hale gelmiştir. Uzmanlar, eğitimciler ve toplum önderleri, dekolonizasyonu bir çözüm ve yeniden inşa aracı olarak daha yoğun şekilde tartışmaya başlamıştır.
Bu bağlamda, toplumların kendi kültürel zenginliklerinden, yerel bilgi birikimlerinden ve tarihsel deneyimlerinden yola çıkarak özgün, yerli ve milli eğitim modelleri geliştirmesi bir zorunluluktur. Aksi takdirde, hakikati arama ve ortak bir insanlık zemini kurma potansiyeline sahip olan eğitim, kişisel kırılmaların medeniyetler çatışmasına dönüştüğü bir distopyaya yol açabilir.
Dekolonize eğitim, epistemik adaleti gözeten, kültürel ve manevi duyarlılığı önceleyen, her bireyin kendi hakikatiyle barış içinde bir arada yaşamasını sağlayabilecek bir dönüşüm imkânı sunmaktadır. Sömürgeciliği anlamak, yalnızca tarihsel hafızamızı canlı tutmak değil; aynı zamanda günümüz sorunlarının kökenine inmeyi ve daha eşitlikçi, onarıcı, özgür bir dünya inşa etme iradesini geliştirmeyi de beraberinde getirir.
Eğer sömürgeciliği gerçekten geride bırakmak istiyorsak, yalnızca politik bağımsızlıkla yetinmemeli; düşünce sistemlerimizi, eğitim yapılarımızı ve ekonomik ilişkilerimizi de özgürleştirmeliyiz. Bu, geçmişle hesaplaşmanın ötesinde, daha adil, eşit ve sürdürülebilir bir gelecek kurma sorumluluğudur.
“Eğitimde Dekolonizasyon” temasıyla birbirinden değerli konuşmalar, söyleşiler ve atölyelerle 1 Kasım 2025 tarihinde NUN Okullarında gerçekleşecek olan 5. Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi’ne bütün eğitimcileri bekliyoruz.
Sömürgeci kalıpları birlikte sorgulamak, yeni ve özgün bir eğitim dili oluşturmak için siz de bu buluşmada yerinizi alabilir, Eğitimde 1 Adım Ötesi Zirvesi'ne buradan başvuru yapabilirsiniz.